15 Eylül 2020 tarihinde yapılan Avrupa Parlamentosu genel oturumunda deniz taşımacılığının da AB’nin Emisyon Ticaret Sistemi (AB Emisyon Ticaret Sistemi) kapsamına dâhil edilmesi için bir teklif taslağı sunulmuştur. ECSA bu kararı üzüntüyle karşıladığını duyurmuştur. Bu teklifin kapsamlı bir etki değerlendirmesi yapılmadan ve EU-MRV mevzuatıyla ilişkilendirilmeden sunulması da ayrıca bu yaklaşımın vahametini ortaya koymaktadır.
Teklif, Avrupa Komisyonu’nun etki değerlendirme çalışmasının sonuçlarını bertaraf etmeyi ve Uluslararası Denizcilik Örgütü’nde devam eden müzakereleri zayıflatmayı amaçlıyor. Yapılan bu hareket düzenlemeler yığını haline gelen EU-ETS’ye katkı sağlama adı altında AB düzeyinde optimal olmayan çevresel düzenlemeler getirme riskini taşıyor ve uluslararası düzeyde deniz taşımacılığını standart olmayan yaklaşımlarla bir parçalanmanın eşiğine getiriyor.
AB Emisyon Ticaret Sistemi’nin uluslararası deniz taşımacılığı üzerindeki etkileri hakkında yakın zamanda yapılan bir araştırmanın, böyle bir önlemin IMO’nun Gemilerden Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılmasına İlişkin İlk Stratejisini uygulamak için uluslararası müzakereleri baltalayacağını ve üçüncü ülkelerle siyasi gerginliği artırarak potansiyel olarak ticari anlaşmazlıklara yol açacağını belirtmiştir.
Diğer bir önemli bulgu, özellikle taşıma şirketlerinin çoğunu oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için idari yük ve bunun maliyetleriyle ilgilidir. Bu sistemden elde edilecek gelirlerin kullanılması da bir başka kritik nokta: nihai olarak sistemin oluşumuna bağlı olarak, AB Emisyon Ticaret Sistemin ‘den elde edilen gelirler büyük olasılıkla verimlilik projelerini desteklemeyecek ve bu durumda sektörün enerji geçişini kolaylaştırmayacaktır.
Denizcilik endüstrisi, 2018’de tamamlanan ilk IMO sera gazı stratejisinde belirlenen iddialı hedefler doğrultusunda sera gazı emisyonlarını tamamen ortadan kaldırmaya kararlıdır. IMO Stratejisi (2008’e kıyasla), uluslararası deniz taşımacılığından kaynaklanan toplam sera gazı emisyonlarını 2050’ye kadar en az yüzde 50 azaltma hedefi içermektedir. Bu da yeni inşa gemilerin 2030’da karbonsuz olması gerektiği anlamına geliyor. Bu düzenleme aynı zamanda uluslararası deniz taşımacılığı için karbon yoğunluğu hedefini de ortaya koymaktadır. Buna göre her bir taşıma tipi başına CO2 emisyonlarının 2008’e kıyasla 2030’da en az %40 ve 2050’ye kadar da %70 oranında azaltılması hedeflenmektedir. Diğer önlemlerin yanında IMO stratejisi anlaşmaya varılan hedeflere ulaşılmasına yardımcı olmak için küresel pazara dayalı bir önlem geliştirebilir.
ECSA Genel Sekreteri Martin Dorsman konuya ilişkin olarak şunları ifade etmiştir. “Tüm Avrupa deniz taşımacılığı sektörü kendini tamamen karbondan arındırmaya kararlı olup AB’nin dünyanın ilk karbon nötr kıtası olma konusundaki çabalarının da arkasında durmaktadır. Bu tip bir yaklaşımla deniz taşımacılığı üzerindeki etkiyi ölçmeden herhangi bir düzenleyici önlemi almak akıllıca değildir. Bununla birlikte bölgesel tedbirlerin IMO düzeyinde küresel müzakereleri baltalayabileceği ve elde edilen gelişmeleri yavaşlatabileceği ve hatta boşa çıkartabileceği değerlendirilmektedir. Kapsamlı bir etki değerlendirmesi yapılana kadar Konseyin bu teklifi bekleteceğine inanıyoruz. Alınacak her hangi bir karar gerçekten işe yaramalı ve sonuç vermelidir.
16/09/2020